Teknoloji gün geçtikçe kendi kendini geliştiren bir hâl almış ve insanoğluna düşen yük git gide azalmıştır. Ters orantıyı hepiniz fark ettiniz değil mi? Peki ya bu kadar hızlı büyüyen teknoloji sonucunda acaba insana olan ihtiyaç tamamen bitebilir mi? Bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz makinelerin insanlığı eline geçirmesi gibi teoriler mümkün olabilir mi? Kim bilir belki de çoktan bu süreç başlamıştır.

Sizi biraz gerdikten sonra asıl konumuza dönebilir ve teknoloji henüz bu kadar korkunç bir hâle gelmemişken güzel yanlarından bahsedebiliriz. Bir önce ki makalemizde “Makine Öğrenmesi” konusuna değinmiş ve söz verdiğimiz gibi devamı olan “Derin Öğrenme” konusuna gelmiş bulunuyoruz. Eğer henüz o makaleyi okumadıysanız önce gidip onu okumalısınız ki burada ne demek istediğimiz anlaşılır olsun.

Makine öğrenmesinde biliyorsunuz ki makineye verileri işlememiz gerekiyordu. Hatta arasında ayırt etmesi için ona bazı ip uçları vermemiz de önemliydi. Örneğin makine öğreniminde muz ile portakal arasında ki farkı anlaması için; turuncu ise portakaldır sarı ise muzdur gibi verilerin işlenmesi gerekir. Ne kadar çok veri girilirse o kadar etkili bir öğrenme ortaya çıkıyordu.

Derin öğrenme ise bu işin bir tık ileri gidip veriler artması ile ortaya çıkıyor ve tek katmanda değil birçok katmanda işlem yapabilir hale geliyor. Ayrıca verilerin fazlalığından dolayı muz ile portakal arasında ki farkı siz belirtmeden kendisi anlayabiliyor. Algoritmasını kendisi belirliyor, kendi doğrusunu ve yanlışını oluşturuyor da denilebilir. Adeta bir insan zekâsı gibi.

2010 yılından itibaren kullanılmaya başlayan bu teknoloji sayesinde başta robot teknolojisi olmak kaydıyla birçok alanda büyük bir sıçrama yaşandı. Peki ya başta belirttiğimiz, komplo teoristlerin de söylediği gibi korkunç bir hâle gelebilir mi? Gelecek heyecan verici. Bekleyip göreceğiz.

Bilgiyle kalın…

YASİR EFAL KAYA